4 Mayıs 2020 Pazartesi

MEKANA SIĞMAYAN YAŞAMLAR

 Zamanının çoğunu ev dışında geçiren bir aile iken, dört kişi birden okulların tatili ve çocuklara sokak yasağı gelmesi sebebi ile epey bir zamandır çocuklar ile evdeyiz.  Onların Zoom toplantıları, EBA ve benzeri platformlardan gelen ödevleri ile yoğun bir gündemleri var. Her şey olduğu kadar, çok zorlayıp, hırslanmaya gerek duymadan yardım isterlerse içimdeki öğretmeni çıkartıp onlara yardımcı oluyorum.

  Geçen gün sohbetimiz esnasında büyük kızım Beethoven’ın Ayışığı sonatını, kör bir çocuk ile sohbetinden esinlenerek yazdığını bilip bilmediğimi sordu. Ayın gece dünyadan nasıl göründüğünü çocuğa tasvir ettikten sonra esinlenip, bestelemiş. Sonra romantik iki numaram Elise’ye de aşık olmuş Für Elise oradan geliyor dedi çokbilmiş bir tavırla! Diğeri hemen söz alıp “-O sağırmış sadece; Mozart’ı toplu mezara gömmüşler o kötü işte; korona var mıydı o zamanda anne?” demez mi ! Şaşırtıyor insanı çoğu zaman çocuklar! TV izlemeyi sevmiyorlar, ''Tüm gün ekrandan eğitim var inşallah gözlerimiz bozulmaz!'' dediler geçen gün! Değişik ruh halleriyle, ilginç bir dönemi deneyimliyoruz. Gerçekten gözler yoğun ekran radyasyonu ile yoruluyor. 

  Tarihinde ilk kez Amerikan petrolü eksi fiyat gördü, bedavadan ucuz! Yani yatırımcısına anaparadan zarar yazdı! Belki evde çok sıkılıyor olabilirsiniz, ancak hepimizin bir zamanlar normal dediğimiz hayatımız sürerken, mapusluk durumu hariç, seçilmiş bir çok mesleğe kıyasla konforsuz meslekleri icra eden  insanları irdeliyorum bu aralar...

 Denizaltı mürettebatı... Denizin yüzlerce metre altında, aylarca bir metal yığını içinde yaşayabilen sıra dışı insanlar mesela! İlk denizaltı maceramı Koç Müzesi ile yaşadım,  (TCG Uluçali Reis) onlarca basamağı kuyuya iner gibi iniyorsunuz. İç mekanın çoğunu makineler kaplıyor. Herkesin istihkakı  sınırlı! Yeri geliyor öyle bir sessizlik olmalı ki, düşman seni fark etmesin. En küçük hata ölüme dönüşebilir; o nedenle, denizaltında hep emir tekrarı yapılır. Duşta geçirilebilecek  maksimum süre  üç dakika! Yatak sayısı personel sayısından az olduğu için “Sıcak Yatak” uygulaması var. Yani vardiyası biten Ahmet, yataktaki Mehmet’e “-Hadi kalk, uyku sırası bende” diyor, sonra Ali geliyor, Ahmet yatağı ona devrediyor. Yorgan, yastık kılıfı falan değişmeden oluyor bu devir teslim, o nedenle  sıcak yatak deniliyor. Yatak dediğinde ranza usulü; evdeki kütüphanenin bir rafını boşaltıp, rafa ranza diye girin açık kısımda kalan  perdeyi örtün, öyle! Böyle bir düzen...  Basınç ve oksijen yetersizliği de var tabii; sabah kalk pencereyi aç gibi bir opsiyonunuz yok! Bireysel olarak yalnız başınıza kaldığınız tek yer tuvalet! Öyle bir yaşam... D Vitamini eksikliği ve kısıtlı hareket! Bu sebeple karaciğer yağlanması en olası rahatsızlıklardan. Denizaltılar ülkeler için büyük stratejik önem taşıyorlar önümüzdeki dönem acaba bu önemli savaş araçları nasıl şekillenecek? Sosyal mesafenin bu ortamda uygulanması nasıl olacak? Ben bu dönemde bu ilginç meslekleri de düşünüp irdeliyorum. Denizaltı personelinin performans değerlendirme sistemleri ve motivasyon kaynakları bu bağlamda önümüzde şekillenecek bir çok iş koluna ışık tutabilir.

     Astronotlar var sonra, kısıtlı bir ortam ve yer çekimsiz! Uzayda en uzun kalma rekoru Valery Polyakov'da olsa da, benim ilgimi en çok Scott Kelly  çekti.  Kendisinin tek yumurta ikizi ile uzaydan döndükten sonra gen dizilimleri eşleşmemiş. Yani Scott mutasyona uğramış; uzmanlar bunu yeteri kadar oksijen alamamaya bağlamışlar ve stresin de bunda etkili olabileceğini vurgulamışlar.  

   Tüm dünya sakinleri olarak maruz kaldığınız Covid-19’un yarattığı travmanın PTSD ( post traumatic stress disorder) etkisini henüz bilmiyoruz. Ancak genel veriler kadınların, erkeklere göre PTSD etkilerinin daha fazla olduğunu gösteriyor. Bu ileride ilişkilere nasıl yansır   umalım göreceğiz.