29 Kasım 2012 Perşembe

GALİP GELMEK, KAZANMAK, YENİLMEK

Birkaç gündür sosyal medyada dolaşan bir iddia var. İddiaya göre Tibetli bir din adamı NASA'ya gönderdiği mektupta: " Bu yıl 21 Aralık 2012 tarihinden itibaren dünyanın, Galaksinin Sıfır hattından geçeceğini ve bunun sonucu olarak  7 Şubat 2013 tarihine kadar dünyamızda tam karanlık, tam sessisliğin hakim olacağını bildirmiş. Mayaların takviminden de aynı tarihi bir dönemin sonu olacağını çıkartıyoruz, yani bazı şeyler değişebilir gibi görünüyor. Kimine göre kıyamet alameti kimine göre ise iletişimin boyutunun farklılaşacağı "Altın bir çağın" başlangıcı olabilirmiş... Bir aydan az bir zaman kaldı, hep beraber göreceğiz...
Özellikle metropollerde yaşayan bir çok insanın hayatı zaten The Truman Show'da (1998 yapımı güzel bir filmdir) Jim Carrey'den hallice geçiyor. Aynı saatte, aynı saatin aynı alarm sesiyle uyanıp, aynı malzemelerden oluşan kahvaltıyı yapıp, aynı araba veya  işyerinizin servisine binerek ( İnsanlar serviste bile aynı koltuklarda oturmayı tercih eder!) işinize gitmek aynı işleri tekrarlayarak geçirmekle sürer... Bu aynılıklar içinde işin en güzel yanı her gün herhalde aynı eş/sevgiliyi öpüp günün nasıl geçtiğine aldırmaksızın vakit geçirmektir; bilikte paylaşılan şeyler genelde aynı olsalar bile...Eşim/sevgilim yok diyenler de:  "Allahım bu aynı kader ne kadar daha aynen devam eder? şeklinde aynı  isyanlarda ve belki Fazıl Say'a inat arabesk dineleyerek belki de  aynı gün ve saatte Muhteşem Yüzyıl izleyerek aynen Jim Carrey'in Truman Burbank'ı olarak geçirmektedir. Hal böyleyken 21 Aralık'tan niye korkalım ki! Tibetli eğer haklıysa belki de Tanrı bize değişim için fırsat sunacak! Düşünsenize Şubat ayına kadar zifiri karanlıktayız iletişim araçları çalışmıyor! Ne oldu  biraz ürktünüz değil mi? Niye ürktünüz? Ürktünüz çünkü böyle bir döneme girersek kaybetmekten korkuyoruz Tüm aynılıklar bizim için adeta bir güvenli liman ve beyinleriimiz bizleri bu güvenli limanlar içinde galip gelmek için çabalamaya alıştırmış. Bizim gibi aynılıklar içinde yaşayanlarla hep beraber nasıl kazanabilirizi pek düşündürtmüyor egolarımız... Ancak, deprem gibi mesela, doğal felaketler karşısında beynimiz egolarımızı devre dışı bırakmaya progranlamış...
Eşinin seçimi olan kötü bir restorana davet edilen diğer eşin bütün gece  "dırdır" etmesi galip gelmeye odaklı egomuzun eseri (yemek berbat!, servis rezalet!, garson felaket!) oysa, kazanmaya odaklı akıllı davet edilen eş yorum yapmıyor hatta tüm olumsuzluklara  rağmen iyi gidenlere odaklanarak durumu övüyor. ABD'de araştırması yapılmış bu durumda sadece 20%lik bir azınlık kazanmaktan yana diğer 80% egosuna yenik kazanma hırsı ile tepki veriyor.
Tibetli haklı mı değil mi bir aya kadar öğreneceğiz ama dünyanın çeşitli sikluslar ile bazı evrelerden geçeceği de ve geçtiği de biliniyor yenilme korkumuzu bırakıp ama galip gelme tutkumuzdan da biraz feragat edersek belki de herkesin kazanacağı algılarımızın açılacağı muhteşem bir döneme gireriz kim bilir...

15 Kasım 2012 Perşembe

İK ALANINDA YÖNERGE VE YÖNETMELİK NASIL HAZIRLANIR?

İK departmanı olarak yapılanmaya başlamış ve yönerge ve yönetmeliklerinizi hazırlamak üzere yola çıktıysanız ve bu alanda profesyonel bir destek almadan bu işe soyunduysanız işte size bir kaç ipucu:
 
Kavramları ve iş akışlarını yazılı hale getirmek ''sözün uçtuğu, yazının ise kaldığı'' bir dünyada ilk adım olarak güzeldir, ancak yazıya döktüklerinizin güncel belge olarak yaşatılmaları gerekir. Buna hazır mısınız?
 
Kavram olarak yönerge, yönetmeliklerin ne anlama geldiği ile başlayalım:
 
  • Yönergeler kurum içerisinde uygulanan yöntem ve süreçlere yönelik ve bunlarla alakalı ilke ve kuralları tanımlarlar.
  • Yönetmelikler ise dış dünyanın da kurumla ilgili bilmesi gereken uygulamaların ilke ve kurallarını tanımlarlar.
  • Prosedürler ise bu yukarıdakileri detaylanması yani çıktıları, uygulayıcıları, uygulama adımlarını vs anlatırlar.
Bu yukarıdaki 3 dökümanlarda da sahip olması gereken ortak bilgiler aşağıdakilerden oluşturulabilir.
 
  1. Dökümanın (Yönerge, yönetmelik, prosedür) Adı: Konusuyla alakalı kısa özlü bir isimi olmalıdır.
  2. Dökümanın numarası: bu numara kitaplardaki malum ISBN numarası gibi adeta bir referans kodudur ve kodlamaların nasıl yapılacağı diğer birimlerin yönerge yönetmeliklerden hangi tanımlamalarla ayrıştırılacağı önceden belirlenmelidir.
  3. Dökümanın Sahibi Birim: Dökümanda anlatılan süreçlerin sahibi /uygulayıcısının hangi birim ve hangi müdür olduğunu gösterir.
  4. Dağıtım: Kullanım veya bilgi edinme amaçlı bu dökümana erişecek diğer birimleri gösterir.
  5. Onaylayan: Dökümanı onaylayacak olan üst makamı tanımlar. (Yönetim Kurulu, Mütevelli Heyeti, Başkanlık Divanı vb...)
  6. Yürürlük Tarihi: Onaydan sonra dökümanın ilk kez yayınlandığı yani geçerlilik kazandığı tarihtir.
  7. Güncelleme Tarihi: Önceden yürürlükte olan bir dokümanın gözden geçirilip gerekli değişiklikler yapıldıktan sonra onaylanarak, tekrar yayınlandığı en son tarihtir. 
Çalışanların özellikle parasal yardım içeren yönergelerde açık kapı bulup en fazla nasıl nemalanırımı sorgulayıp İK'ya ulaştıkları kalemdir. -Efenim Mehmet Bey 5000TL yardım almış bana niye 3500TL verildi vs gibi sorgu sual içeren serzenişlerde acar İK'cının Bakayım o hangi zaman diliminde bunu almış sen ne zaman almışsın diye durması gereken olay anıdır. :)
 
Yönergelerin sahibi genel olarak İK birimi olarak görünebilir ama yönetmelikler ve prosedürler mutlaka o işi gören uzman veya memura atanmalıdır ki değişikliklerin farkına hemen varılıp güncelleme yapılsın.
 
Çok ayrıntıya girmek istemiyorum ancak yönerge ve yönetmelik hazırlamak ilk kez bu işi yapacak kişi için yazarken içinde kaybolacağı bir hale de gelebilir.Eğer ilk kez yukarıda bahsettiğimiz dökümanları yaratacaksanız; 
önerim ilk olarak klasik usulle Türk kahvesi yapma veya çay yapma gibi gündelik hayattan bir süreci yazmaya başlayarak ilk deneyiminizi edinin :)