7 Haziran 2011 Salı

MÜLAKATA GİRİŞ: Ben Kimim? Ben Neyim? ve Nasıl ?

İş mülakatları belirsizliği sebebi ile yeni mezunları korkuturken, en deneyimli profesyonelleri bile heyecanlandırabilir. Heyecan işin doğasında vardır zira sizi mülakata alacak olan İK uzmanı da karşı tarafa kıyasla kontrol edilmesi nispeten daha kolay bir heyecan duyacaktır. Mülakat çift taraflı bir etkileşimdir, çünkü birbirini tanımayan iki taraf bir araya gelmiştir.
Özgeçmişiniz sizin kağıt üzerinde NE olduğunuzu gösterir. Meslek olarak mesela Bilgisayar mühendisisinizdir, Ekonomistsinizdir. Yaş olarak 22 yaşında askerliğini yapmamış bir genç adamsınızdır veya 40 yaşında deneyimli bir profesyonelsinizdir. İK uzmanı özgeçmişinize bakarak sadece sizin NE olduğunuzu anlamaya uğraşır oysa bir de NASIL olduğunuz vardır.
Bu güne kadarki yazılarda iş analizi ve iş tanımlarının işin NE olduğu ile ilgilendiğini yetkinliklerin ise iş yapılırken o işi en üst performans ile gerçekleşmesi ile ilgilendiğinden NASIL yapılacağına odaklandığını  bolca tekrarladık. Aynı soruları mülakata girerken kişinin kendine sorması gerekir yani “Ben Kimim? ve Ben nasılım?” Burada ben kimim sorusunun cevabı yetkinlik buzdağının altını kapsar ve her insanda farklı farklıdır.
Verdiğim eğitimlerde üniversiteden  yeni mezun arkadaşlarıma yaptırdığım egzersizlerden biri boş bir A4 kağıda “Ben kimim” konulu sadece kendilerinin okuyacağı bir kompozisyon yazdırmak olmuştur. Tahmin edileceği üzere bu egzersiz hep ev ödevine dönüşmüştür J
Ben Kimim? Hayatımdaki değer yargıları nelerdir? Beni en çok motive eden güdüleyen şeyler nelerdir? Bana şimdiye kadarki ömrümde hayatın bizzat atadığı roller nelerdir?
En güçlü en zayıf yönüm nedir? Nelere karşı yeteneğim var? Yeteneğim pek olmasada kotarabileceğim işler nelerdir? Kendime karşı özsaygım var mı? Olmak veya görünmek istediğim gibi mi topluma kendimi tanıtmaktayım yoksa her durumda kendim miyim? Vs vs…
Ben kimim sorusundan sonra ben neyim sorusunun cevabı önemlidir. Mesela İnşaat mühendisi çıkmışsınızdır, binayı kontrol etmeniz için stajda sizi 15. Kata çıkartmışlardır siz eğer yüksekten çok korkan biriyseniz belki bu mesleğin sahada geçen kısmı size uymayacaktır. Mesela küçüklüğünüzden beri güzel sesinizden ötürü şarkıcı olmak istemişsinizdir ama muhafazakar aileniz size öğretmenliği münasip görmüştür. “Ne” Olarak özgeçmişinizde öğretmensinizdir ama ben “KİM”im kompozisyonunda bu öğretmenliğin ö harf bile yer almamaktadır.
Kimim, neyim sorularına tatminkar yanıtlar alabildikten sonra nasıl sorusu gündeme gelmelidir. Bu işe alınırsam nasıl olacak? Bu “nasıl” konusunu yetkinlik bazlı mülakat tekniklerini anlatırken değineceğim.

Bu kim ve ne soruları işveren cephesinde ise şu şekilde meydana gelir. Ortada yayınlanmış bir iş duyurusu vardır. (Gazete dergi ,internet ilanı vs) Bu iş duyurusunda işin tanımı yer alır yani işin NE olduğu ancak işin NASIL bölümü pek anlatılmaz çünkü nasıl bölümünde mesai arkadaşlarınız ve davranışları da devreye girecektir. Örnekleyelim, Şeytan Marka Giyer (filmin orijinal ismi The Devil Wears Prada ) filmindeki yönetici asistanı Anne Hathaway ve patronu Meryl Streep ile olan asistanlık hikayesi ile eskilerden Mavi Ay dizisindeki Bruce Wills ve Cybill Shepherdın asistanı Bayan Topesto arasındaki asistanlık hikayesi çok farklıdır. Kağıt üzerinde  ikiside yönetici asistanlığı yapıyor olsalarda işin NASIL bölümü çok farklıdır.

Sözün özü Kim olduğunuz Ne olduğunuzla uyumlu ise ve başvurduğunuz işin NASILı size uyuyorsa o iş olacaktır. Yoksa NE iş olsa yaparım diyenlerden olursunuz….

1 Haziran 2011 Çarşamba

BİLGİ, BECERİ VE TUTUMLAR ÜZERİNE

Mülakatlarla ilgili yazılara başlamadan önce şu yetkinlik buzdağının altını üstünü bir kez daha yoklayayım dedim. Üstte kalan gözlemlenebilir olanlar :

BİLGİ :  Kitaplardaki tanımına göre, “ Herhangi bir konuda deneyim ve eğitim yolu ile kazanılmış birikim”
Örnekleyelim: Doğada yalnızsınız, donanım olarak yanınızda komando bıçağı ve ateş yakmak için gereken teçhizat var. Günlerdir açsınız ve karşınıza bir koyun çıktı.
İlk adım olarak koyunu yakalarsınız. İkinci adım aç olduğunuzdan dolayı onu öldürmeniz gerekiyor. (Umarım bu yazıyı vejeteryan birileri okumuyordur!) Boğazına bıçağınızla kesmeye kalkıştınız; hayvanı keseyim derken kendinize zarar verme ihtimaliniz daha yüksek! Bana inanmıyorsanız her Kurban bayramı TV’de haberlerdeki gündeme bakın!
Ama eğer bir veteriner hekimseniz  şanslısınız, hayvan anatomisinden anlıyorsunuz (Teorik olarak bilginiz var) ama hayvanları kesmek üzere eğitilmediniz işi biliyorsunuz ama uygulamada nasıl olacak bilemeyiz. Ama eğer 10 yaşında kasaba çırak verilmiş sonradan kasap olmuş biriyseniz en şanslısı sizsiniz deneyimle kazanmış olduğunuz bilgi ile başardınız ve açlıktan kurtuldunuz.

BECERİ : Beceri bilginin uygulanmasıdır, pratik yaparak gelişir Hele içinde yetenekte varsa sizi kimse tutamaz.  Yetenek doğuştan gelen özelliklerdir, sabit ve değişmezler. Beceriler ise  alıştırma yaparak gelişir ve değişirler ve aktarılabilinirler.  Örneğin 6 yıl  tıp eğitimi alan bir doktor anatomi bilgisini diploması ile kanıtlar, bunun  üzerine cerrahi ihtisası da yapmaya başlamış ise cerrahlık konusunda beceri sahibi olmaya başlamıştır. Yeteneği de varsa başarılı olması beklenir.

TUTUM : Kitaplara göre  “Bireylerin belirli bir kişiyi, bir grubu,kurumu veya bir düşünceyi kabul ya da reddetme seklinde gözlenen, duygusal bir hazır oluş hali veya eğilimidir; bir konu hakkındaki tutumunuz o konudaki davranışınızı şekillendirir.”
Örnekleyelim, Ahmet Bey, elit bir çevrede büyüyüp ülkenin en iyi üniversitesinin makine  mühendisliği bölümünden mezun oldu. (Makine Mühendisliği yapmak için gereken teorik bilgiye sahip olduğuna dair diploması var) İlk işi bir bankada kredi kartı pazarlaması ve satışı yapmaktı. Satış kapatma teknikleri üzerine beceri sahibi oldu. Sonra çok cazip bir iş teklifi geldi madeni  yağı üreten ve satan bir şirkete satışçı olarak transfer oldu. Maaş ve sosyal hakları ile ilgili şartlar bir önceki işten çok daha iyi olduğundan bu işi kabul etti. Ancak müşterilerin segmenti önceden tahmin edemeyeceği  kadar farklı çıktı: Sanayi mahallelerinde tamirhanelerde üstü başı ve elleri yağ içinde simsiyah dükkan sahibi potansiyel müşterileri ile tokalaşmaya çekiniyordu veya üzerinde parmak izleri duran pek iyi yıkanmamış bardaklarda katran karası çaylar ikram edildiğinde içmekte tereddüt etmesi bir yana bardağa dokunmaya korkuyordu. Ahmet Beyin  sattığı  ürün piyasanın  en iyisi bile olsa bu sergilediği  tutumlarla bu işi götürmesi zordu.  Çünkü eski iş ve geldiği yaşam tarzı ile kıyaslandığında bu işi yapan satıcının içinde bulunacağı satış ortamı ona  negatif tutumlar sergiletecek ve davranışları buna göre şekillenecekti.