Biz insanlarında çok çeşitli yetenekleri var, ancak çoğumuz bu yeteneğini keşfedip onu yönlendirecek bir towcar bulamıyor bulsa parlayacak! Eğitim sistemimiz de malesef yeteneklerin bulunmasına değil ortalama, itaatkar insan yaratmaya yönelik. Önümüzdeki yıllarda "herkes bir gün üniversiteli olacağından" artık diplomalarında pek bir değerinin kalmayacağına inanıyorum. Bilginin internet ortamında paylaşıldığı ve almaya açık olan zihinlerin bunu kaptığı ve geliştirebildiği bir dünya da akademik eğitim mutlaka önemini koruyacaktır ancak yeteneğin gelişmesini tetikleyen kişisel merakın olması ve yetenekli olana imkanın sunulması ile keşiflerin ve gelişmenin sadece diplomalılar ile gerçekleşmeyeceği inancındayım. Günümüzden örnek verirsek Mennan Usta veya Bill Gates'in Harvard'tan atılması...
Ne yazık ki eğitim sistemi ve toplumsal telkinler bizleri sınırflı seçeneklere ve kimilerine göre daha prestijli mesleklere yönlendirmekte halen çok kararlı görünüyor! Ünlü piyanist İdil Biret hayatının bir döneminde kendisine şu soruyu soruyor. "Ben ne yapıyorum? Kime ne işe yarıyorum? Bir notayı şöyle veya böyle çalmak çok mu önemli? Belki de doktor olmalydım!
Sonra içine düştüğü bu çatışmayı yine kendisi çözüyor. "Yaptığım şeyi iyi yapmak ! İşte o zaman deliler gibi repertuar hazırlamaya başladım. Haftada iki konçerto! Ancak, o yaşlarda yapılacak bir delilik! Sonra çok okudum. Okuma oburluğum vardı. Özel merakımdan dolayı tıp, hukuk kitapları ama en çok felsefe, metafizik, tüm klasikler. İnsan sünger gibi alıyor, alıyor. Ama sonra, bütün bu aldıklarına uzaktan bakabilmek, bunları düşünebilmek, yorumlamak için durmak lazım...Elbette ki bütün bu okuduklarım çalışmalarımı etkiledi etkiliyor. Müzikte hiçbir notanın kesin ifadesi yok. Şu nota nasılsın, öteki nota iyi misin demek değil. Bir Brahms çalarken Alman romantizmini bilmelisiniz. Mallarme'yi bilirsen, Debussy'yi başka türlü çalarsın... Bütün bu okuduklarım dünyamı, hayalimi genişletti. yoksa yanlız piyanoyla sınırlı kalmak acıklı olurdu..." ( O Güzel İnsanlar S: 219-220 Zeynep Oral)
İdil Biret burada ne güzel anlatmış yeteneğin adeta bir çiçek gibi sulanması ve bakım gerektirdiğini... Yeteneği önce keşfetmek sonra beslemek gerekiyor. Hepimiz eşit şartlarda doğmuyor veya çocuklarımıza aynı imkanları sunamıyoruz tıpkı doğada olduğu gibi... Ama bizi biz yapabilecek yeteneğimizi bulabilirsek yol alabiliyoruz...
Doğada ayakları olup, geri geri gidemeyen tek hayvan kangurular! Daima ileri ve öne gidip zıplayabiliyorlar... Zıplayınca 7,5m yol katedebiliyorlar ve saatte 65km hızla koşabiliyorlar. Yani zıplama ve koşma konusunda NBA yıldızlarını kıskandıracak kadar yetenekliler...