Bir arama motorunda arama yaparken rastlantı sonucu okuduğum bir haberi sizlerle paylaşıp yorumlamak isterim...
Milliyet Cadde'den Ali Eyüboğlu'nun haberini noktasına virgülüne dokunmadan aşağıya kopyaladım okuyun....
*****
Yıllık cirosu 1 milyar euro olan dünya jet setinin gözde markası firmanın İstanbul’daki bir mağazasında müdürlük yapan kadının açtığı mobbing davası, bir sahtekârlığı da ortaya çıkardı. Çünkü kadının iddiası şu:
“Paris’e her gittiğimde kaldığım otele içinde kumaşlar, elbiseler ve çantalar olan bavullar bırakıldı ve bunları Türkiye’ye getirmem istendi. 5 yıl içinde ayda iki kez bu işi mecburen yaptım. Ne zaman ki, artık bu işe alet olmak istemiyorum dedim, mobbing başladı.”
Mahkemenin talebi üzerine olayı inceleyen maliye ve gümrük müfettişleri, “kayıt dışı, kaçak ve faturasız” birçok kıyafet, ayakkabı ve çantanın Paris’ten İstanbul’a getirilip satıldığını saptadı.
Peki, şimdi ne olacak?
Devlet, kaçak olarak Türkiye’ye getirilen ve ünlülere satılan bu çantalarla elbiselere el koyacak.
Şimdiye kadar sahte evraklarla düşük fiyata ithal edilip satılan lüks otomobillere devletin el koyup emniyet ve maliyenin garajına çekmesine alışık Türkiye... Ancak söz konusu insanların üstündeki ayakkabı, çanta ve kıyafet olunca iş başka...
Trafikte bir ünlünün kullandığı “kaçak otomobil”e el koyduğunda devlet, o kişi bir taksi ya da başka bir otomobile binip gider.
Ancak o mağazadan çanta alanları bekleyen ciddi bir tehlike yok, ama ayakkabı ve kıyafet alanları var.
Devlet görevlileri yarın öbür gün, o mağazadan giyinen kadınlara İstinye Park’ta ya da Nişantaşı’nda, “Kıyafetiniz ve ayakkabılarınızı çıkarın ve teslim edin” diyebilir.
Mağazanın muhasebe kayıtlarını inceleyen devlet görevlilerini şaşırtan şöyle bulgular da var.
Kadının biri 10 ayda 62, bir başkası 8 ayda 54 çanta almış.
Maliyeciler için aslında bu “çanta manyağı” kadınların her biri bir “maden”.
Çantalarının pahalılığıyla ünlü bir firmadan 8 ayda 54, 10 ayda 62 çanta almak ne demek?
Maliyecilerin bunların da kapısını çalıp, bu değirmenin suyunun nereden geldiğini sorması gerekmez mi?
“Paris’e her gittiğimde kaldığım otele içinde kumaşlar, elbiseler ve çantalar olan bavullar bırakıldı ve bunları Türkiye’ye getirmem istendi. 5 yıl içinde ayda iki kez bu işi mecburen yaptım. Ne zaman ki, artık bu işe alet olmak istemiyorum dedim, mobbing başladı.”
Mahkemenin talebi üzerine olayı inceleyen maliye ve gümrük müfettişleri, “kayıt dışı, kaçak ve faturasız” birçok kıyafet, ayakkabı ve çantanın Paris’ten İstanbul’a getirilip satıldığını saptadı.
Peki, şimdi ne olacak?
Devlet, kaçak olarak Türkiye’ye getirilen ve ünlülere satılan bu çantalarla elbiselere el koyacak.
Şimdiye kadar sahte evraklarla düşük fiyata ithal edilip satılan lüks otomobillere devletin el koyup emniyet ve maliyenin garajına çekmesine alışık Türkiye... Ancak söz konusu insanların üstündeki ayakkabı, çanta ve kıyafet olunca iş başka...
Trafikte bir ünlünün kullandığı “kaçak otomobil”e el koyduğunda devlet, o kişi bir taksi ya da başka bir otomobile binip gider.
Ancak o mağazadan çanta alanları bekleyen ciddi bir tehlike yok, ama ayakkabı ve kıyafet alanları var.
Devlet görevlileri yarın öbür gün, o mağazadan giyinen kadınlara İstinye Park’ta ya da Nişantaşı’nda, “Kıyafetiniz ve ayakkabılarınızı çıkarın ve teslim edin” diyebilir.
Mağazanın muhasebe kayıtlarını inceleyen devlet görevlilerini şaşırtan şöyle bulgular da var.
Kadının biri 10 ayda 62, bir başkası 8 ayda 54 çanta almış.
Maliyeciler için aslında bu “çanta manyağı” kadınların her biri bir “maden”.
Çantalarının pahalılığıyla ünlü bir firmadan 8 ayda 54, 10 ayda 62 çanta almak ne demek?
Maliyecilerin bunların da kapısını çalıp, bu değirmenin suyunun nereden geldiğini sorması gerekmez mi?
*****
Şimdi satır aralarını birlikte irdeleyelim:
...5 yıl içinde ayda iki kez bu işi mecburen yaptım.....
Ayda 2 kez, yılda 24 kez; beş yılda 120 kez yapar! Yani tam 120 kez ülkeye kaçak yoldan mal sokması ve buna "mecburen" demesi açıkçası bana mobbingten daha ilginç geldi. Zira 1,2,3,5 değil tam 120 kez...
Bu kşinin mağaza müdürü olmasından yola çıkarak stok yönetimi, çalışan yönetimi, genel olarak muhasebe'den anlaması gerektiği sonucunu yani büyük ihtimallle işletme mezunu tahsilli biri olabileceği ve Paris'tekilerle anlaşabildiğine göre en az bir yabancı dili Fransızca ve/ya İngilizce rahat konuşabildiği sonucunu çıkartıyorum. Hadi bu tahminimde yanıldım diyelim ama tam 120 kez... 121.sinde "Bu işe alet olmak istemiyorum" diyor.
Platon; Sokrates'in Savunması kitabında aynen şöyle diyor:
"Müşterek tehlike karşısında düşmanlıklarını unutan sınıflar, tehlike ortadan kalkınca menfaatlerinin birbirine ne kadar zıt olduğunu görürler."
Bu yukarıdaki vakada düşmanlık yok ama sonradan safındakini düşmana dönüştürme ve psikolojik savaşa girme hali var.
On ayda 62 çanta alma veya sekiz ayda 54 çanta alan müşteri profili de hayli ilginç ; ama o benim değil psikologların konusu :)))
Platon; Sokrates'in Savunması kitabında aynen şöyle diyor:
"Müşterek tehlike karşısında düşmanlıklarını unutan sınıflar, tehlike ortadan kalkınca menfaatlerinin birbirine ne kadar zıt olduğunu görürler."
Bu yukarıdaki vakada düşmanlık yok ama sonradan safındakini düşmana dönüştürme ve psikolojik savaşa girme hali var.
On ayda 62 çanta alma veya sekiz ayda 54 çanta alan müşteri profili de hayli ilginç ; ama o benim değil psikologların konusu :)))