Algı dediğimiz işlenmiş veri girdisinin temelinde en fazla değerler yatıyor ve bu değerler ailemizde başlayan sonra kendi merakımız ve ilgi alanlarımızla fikir ve bilgi sahibi olmaya bizi iten konularda ilerledikçe genişliyor.
Aslında beynimize gelen veri girdileri önce bizim bu "değerler" süzgecimizden geçiyor sonrada biz bu veriyi algılıyoruz ve aksiyona geçiyoruz:
Elle tutulur bir örnek verirsek: hayatı şantiyede geçen bir inşaat mühendisi belki proje aşamasında bile o inşaatta kullanılacak çimento, demir vs miktarını kafasında canlandırabiliyor. Veri girdisi geçmiş deneyimleri ve teknik bilgisiyle birleşince reel bir girdi olarak kafasında denklemlere dönüştürebiliyor. Burada:
- Girdi: Kağıt üzerindeki proje,
- Süzgeç-Değerler aşaması: Geçmiş deneyimler, teknik bilgi
- Algı : Şu kadar adam lazım şu kadar demir, şu kadar çimento lazım vs vs.....
- Aksiyon öncesi düşünce: Ben kafamda bir taslak bütçe oluşturayım üst yönetimin takdir ettiği bütçenin altında kalmamak için şimdiden kulis yapmaya başlıyayım vs vs.....
Kullanılacak çimento miktarı veya işe yeni alınacak usta, kalfa sayısı nümerik veriler! Oysa bir insanı değerlendirirken durumlara bakarsınız bakmanızda yetmez süzgecinizi şekillendiren DEĞER yargılarınız kadar onu anlayabilirsiniz. Şansınız var neokorteks ağır basıyorsa biraz daha objektif olabilirsiniz! Ama tabi değerlendirdiğiniz anda karar verme mekanızmanızı o anki ruh haliniz, duygularınız, iç güdüleriniz, beklentileriniz kısacası onlarca değişken etkiliyor siz farkında olmadan!
Bir de işin içinde Daemonik* tarafımız var.Daemonik insan şahsiyetinin tümünü bir dalga gibi kaplama potansiyeli taşıyan herhangi bir tabii eğilimdir. Cinsiyetin kudreti, yaratıcının inadı, kızgınlığın yakıcılığı,iktidar hırsı insanın daemonik uzantılarının örnekleridir. (1)
Yani kısaca şeytanı orada burada değil bizzati içinizde arayınız diyor. Yine aynı kitapta Daeomun'un bir insani davranış olarak kabul edilmediği maskeli gezdiği toplumlarda kötülüğün hep dışarıda yani hep dış mihraklarda aranacağı vurgulanıyor.
Tabii insan zihni tembelliği sevdiğinden, biz insanoğlu lineer denklemlerdeki gibi sebep sonuç ilişkisi olan düz mantığı kullanmaya daha yatkınız. Çalışırsam sınıfımı geçerim! Polis, hırsızı mutlaka yakalar! Dindar gençlik ülkenin geleceği olmalıdır vs gibi düşünceler zihnimizin bize birer oyunu da olabilir. Bu Daemonik taraf ile ilgili olarak ünlü İslam düşünürü Farabi'nin yazdığı Eflatun Kanunlarının Özeti isimli eserde de, her insanın ruhunda aralarında karşılıklı olarak cazibe özelliği bulunan iki kuvvetin mevcudiyeti kabul görmüş ve birine temyiz (iyiyi kötüden ayıran kuvvet) diğerine hayvani kuvvet denilmiştir.(2)
Eğer algılaarınızı dogmatik esaslarla şekillendiriyorsanız algı boyutunuzdaki değerler süzgecinizin delikleri toplumun diğer bireyleri ile aynılaşacaktır. İşte o zaman şirketinizde veya içinde bulunduğunuz toplulukta yavaş yavaş ''dört köşe delikte yuvarlak bir çivi olma serbestisi''** durumunu bir özgürlük zannetmeye başlayacaksınızdır...
----------------------------
*Daemon: Tanrısal bir güç anlamında kullanılır. Yunan mitolojisinde ikin ci derecede tanrılarıda ifade eder. Daha çok insanı idare eden kişileştirilmiş kaderdir ve her varlığın ayrı bir kader kuvveti vardır.
(1) Türkiye'de Din ve Siyaset, Prof.Dr. Şerif Mardin
(2) Eflatun Kanunlarının Özeti, Ebu Nasr Farabi Hazırlayan: Fahrettin Olguner
** Aldous Huxley Cesur Yeni Dünya kitabından