26 Mart 2012 Pazartesi

ÇALIŞAN ÜCRETLERİ İLE İLGİLENEN BİR SİTE VAR....

Dünyanın neresinde olursa olsun çalışan insanların tek bir hedefi var. Yaşam standardını koruyabilmek ve daha iyi standartlara sahip olabilmek için para kazanmak!
Özellikle pahalı büyük metropollerde yaşayan çalışanların kazançları diğer orta halli şehirlerde yaşayanlardan daha iyi olsa da, giderleri de  çok fazla oluyor. İstanbul gibi, Tekirdağ sınırında başlayıp Kocaeli sınırına kadar sürekli yapılaşma ile büyümüş şehirlerdeki ulaşım zorluklarını da hesaba katarsak çalışanların yıpranma payları gerçekten küçük yerlerde yaşayan çalışanlara göre çok daha fazla oluyor.  O nedenle, büyük şehir profesyonellerinin hep küçük bir şehirde emeklilik günlerini geçirme hedefleri “çölde görülen serap” misali onları şehrin gündelik  karmaşası  içinde motive ediyor.
Büyük şirketler her ne kadar çalışanlarını yan haklar, özel emeklilik planları ve şirket alt yapısının sunduğu çeşitli sosyal ve sportif aktivitelerle doyurmaya çalışsa da iş ve özel yaşam dengesini büyük şehirlerde yakalamak her geçen gün daha da zorlaşıyor.
Metropol çalışanları hafta içi harcadığı enerjiyle bazen o kadar yoruluyor ki,  hafta sonları evde pijamalarıyla oturmayı tercih bile edebiliyor.  Günler çok uzun geçerken bir de bakıyor ki, yıllar çabucak geçivermiş  yaş kemale ermiş oturuyor düşünüyor: “Aile kursam mı artık?” diyor veya aile kurduysa “Çocuk sahibi olsam mı?” diyor...  Kariyerde yaparım çocuk da diyebilen ebeveynler içinse “Çocuğu hangi yuvaya, hangi okula hangi üniversiteye göndersek?” telaşları ile geçen ömür ve yapılan harcamalar hep geliyor sonunda aldığımız ücrete dayanıyor.
Gördüğünüz gibi yaşamak için bir şeyler üretmeye ve kazanmaya ihtiyacımız var Birleşmiş Milletler gibi  bazı kurumlar ücret skalalarını ülke bazında web sitelerinde yayınlarken ( ama UN kar amacı gütmüyor diyenler var duyar gibiyim J bir çok ticari kurum halen daha ünlü Türk halk deyişi ile “Kadının yaşı ve çalışanın maaşı sorulmaz, ayıptır” diyor.
Biz istatistikte örneklem içindeki denek sayısı arttıkça varyansın azalacağına ve uzun vadede örnekleme ait ortalamanın da populasyon ortalamasına yakınsayacağını biliriz. ( benim lisans derecem istatistik en azından ben öyle olduğunu biliyorum bilmeyenlerde şimdi öğrendiler) Dolayısıyla bu sitede belki  ilk başlarda bazı muzip  çalışanlar veya şirketler “gayri resmi” girişimlerle ücretlerde yanıltıcı bilgiler girmiş olabilirler ama ilk cümleme geri dönersek bu site de uzun  vadede ücret skalalarının İK departmanının ekranlarında gördüğü  benzeşeceğine inanıyorum. ABD’de nasıl glassddor.com, pyscale.com  varsa Türkiyede de iskolig yayın hayatına başladı. Yalnız sitenin bana göre en büyük eksikliği künyesini açıklamamış olması... Bu girişimin arkasında kimlerin olduğunu da bilmeyi de istiyor insan açıkçası….
İskolig.com’un  kısa zamanda gelişerek önemli bir sosyal ağ olacağını tahmin ediyorum ve yayın hayatında başarılar diliyorum…

22 Mart 2012 Perşembe

ÖZFARKINDALIK -3


Özfarkındalık konusuna dair geçen son iki yazım okudum da biraz teorik gibi görünüyor yazdıkarımızı gerçek örneklerle pekiştirmemiz lazım…
Özfarkındalığı kendi duygusal dünyamızı tanımak bizi harekete geçiren dürtülerimizden haberdar olmak, bu dürtülerin bizim ve çevremizdeki diğerlerinin davranışlarını nasıl şekillendirdiğinin farkına varmamız olarak tanımlamıştık.
Özfarkındalığı yüksek olan insanlar güçlü oldukları alanlara yöneldiklerinde etraflarından gelen tüm yıldırıcı ve olumsuz görüşlerin kendilerini engellemesine izin vermezler. Örnek verelim :
Atatürk gerçekten tarihte kişiliği ve özfarkındalığı ile nadide örneklerden biridir. Çanakkalede göreve talip oluşundan başlayarak, Samsun’a deniz yolu ile çıkışı ki maceralı deniz yolculuğundan ziyade karaya ayak bastığında insanları örgütleme çalışmaları daha  fazla zorluk ve mücadele içermektedir. Mücadelesi cumhuriyetin ilanından sonrada siyasi hayatında sürmüştür.
 Niyazi Ahmet Banoğlu’nun Nükte ve Fıkralarla Atatürk isimli kitabından :
Kılıç Ali anlatıyor :
Onun büyük zaferlerde imzalı emirlerine pek rast gelinmez. Çünkü o, en tehlikeli yerlerde ilgililere emirlerini verir kumandana
 “ –Yaz gönder!” der geçip, giderdi.
 Bir gün arkadaşlarından biri ona :
-          Sizin imzalarınız yok, bir gün bunlar zaferleri kendilerine mal edebilirler demişri. Atatürk gülmüş sonra şöyle cevap vermişti:

-          Olsun ben gerekirse aynı şeyleri başka bir zaman, bir daha yapabilirim. Onlar beceremezler…
Bakınız yukarıdaki örnek gayet açıktır, nettir. Adeta ben yeteneklerimin farkındayım kendimin farkındayım ve kendime güvenirim mesajına süper bir örnektir.