Kongrenin ikinci günü Sn. Kemal Kılıçdaroğlu'nun açılış konuşması ile başlayacaktı, ancak kendisi Suriye ile aramızda gelişen sıcak olaylar üzerine Ankara'da kalmayı tercih etmiş. Kendisini temsilen gönderdiği CHP Ankara milletvekili Sn. Aylin Coşkunoğlu Nazlıaka her ne kadar Kılıçdaroğlu'nun konu başlığından bağımsız bir konuşma yaptıysa da dinlemeye değerdi.
İkinci açılış konuşmacısı Prof. Dr. Remzi Sanver ise "Hür Masonluktan Yönetim Dersleri, Kurum Kültürü ve Liderliğe Bakış" isimli ilginç konu başlığı ile gayet dikkat çekiciydi. Zira Masonik örgütlenmenin de kendini son zamanlarda kısmen şeffaflaştırıyor olması benim dikkatimi çekti. Prof.Sanver'de 1961 yılında Fortune 500 sıralamasında olan şirketlerden çok azının günümüze kadar yaşayabildiğinden ve bu yaşam savaşında oyuncular, strateji ve davranışların yanı sıra yazılı kurallar ve enformal geleneklerin de büyük rol oynadığını anlattı. Müstakil bireysel amaçlar ve kurumsal amaçların her zaman örtüşmeyeceğini, amaçları denkleştirmek için kuralların iyi belirlenmesi gerektiğini vurguladı. Bir oyun teoricisi olarak daha sonra Mahkumlar Açmazı'ndan bahsetti ve burada en fazla yarar sağlamak için güven ve gelenek gibi enformel oluşumların kurumlar ve paydaşları arasındaki engelleri kaldırdığından bahsetti. Oyun teorisi de nedir yahu diyenler için başlangıç olarak Russell Crowe'un başrol oynadığı A Beatiful Mind (Türkçesi Akıl Oyunları ismiyle vizyona girmiş, 2001 yılı yapımı) filmi tavsiye ederim. Filmde barda oturan güzel sarışın kızımızı gören Russell Crowe ve arkadaşları kıza kilitlenir. Bunun üzerine Crowe "If we all go for the blonde, we block each other and not a single one of us is
going to get her. So then we go for her friends, but they will all give us the
cold shoulder because nobody likes to be second choice. But what if no one goes
to the blonde? We don't get in each other's way and we don't insult the other
girls. That's the only way we win." düşüncesiyle kendine gelir işte oyun teorisinin de en özlü mantığı budur. Filme baktıktan sonra Sanver hocanın Mahkumlar açmazını (Prisonners' Dilemma) googlelarsanız size çok şey ifade edecektir. :))
Prof. Sanver hoca daha sonra gelenek, aidiyet, güven, pozitif motivasyon, usta çırak ilişkisi, birlikte inşa etme, ritüel sembol ve metaforların bu enformal uygulamaların kurum kültürünü pekiştirdiğini ve ancak ''Yetiştirdiğiniz sizi aşan bir usta olursa siz de gerçek bir usta olursunuz." anlayışının hakim olması gerektiğini vurguladı. Karar verme mekanizması (agregasyon), meritokrasi ve eski yöneticilerin yönetim görevini bıraktıktan sonra topluluk içerisinde tekrar konumlanarak devam etme geleneğinin yerleştirilmesinin önemini dile getirerek sözlerine son verdi.
İkinci günün paralel oturumlarında en önemli ve bence zaman olarak malesef sınırlandırıldığından sonlara doğru çıkan kurumlara biraz haksızlık ettiğimiz ve izleyenlerin acıkmasıyla homurdanmalara sebep olan İnsan Yönetimi Ödülleri almış firmaların sunumlarıydı. Keşke zaman daha uzun olsaydı ve katılımcılar sorular sorabilselerdi.
- İşe Alım- DeFacto
- Performans Yönetimi-Viko
- Eğitim ve Geliştirme- Akbank ve Ford Otosan
- Yetenek Yönetimi- Garanti Bankası
- İşveren Markası- Turkcell
- Takdir Ödüllendirme-PepsiCo
- Yenilikçilik Innovasyon-DeFacto
zamana karşı yarışarak, uygulamalarını anlatmaya çalıştılar. Ben sonrasında Maria Gardner'ın Yetenek Yönetimi sunumuna ve "Erkek Egemen Sektörde Kadın Yönetici Olmak" konulu panlede Ahu Özyurt moderatörlüğünde Ahu Büyükkuşoğlu ve Sena Kaleli'yi dinledim. İtiraf edeyim, CHP-Bursa milletvekili Sn. Sena Kaleli'nin dobralığı ve sempatik yorumlarından çok etkilendim.
Son söz olarak Peryön alnının akıyla bir kongreyi daha başarı ile tamamladı, beni davet eden Başkan Yiğit Oğuz Duman ve Genel Sekreter Özlem Helvacı Kılıç'a teşekkür ederim.