10 Şubat 2012 Cuma

ÖZ FARKINDALIK

Geçen yıl  Ben Kimim, Neyim isimli yazımdan sonra, bir çok kişinin google da bu kelimelerle aratıp bu yazıya ulaştığını görmek beni şaşırtmıştı. İnsan niye bir arama motoruna “Ben kimim?” diye yazsın!
Üniversiteden yeni mezun olmaya adaylara ve halen kendini tanıyamamış olanlara önerebileceğim bir egzersiz var. Beyaz  tertemiz bir A-4 kağıt alın sakin bir köşeye çekilin ve bu kağıda güçlü zayıf geliştirmek istediğiniz yönlerinizi yazın ve bunların  üstesinden nasıl gelebileceğinizi düşünün ve 10 yıl sonra kendinizi ne yapıyor olarak gördüğünüze dair hayallerinizi yazın…. Şüphesiz bu çalışmanın ardında özfarkındalık bilinci yatıyor. Hayatta başkasından kopya çekemeyeceğiniz tek sınav kendi yaşam sınavımızdır. Demek ki önce kendimizle tanışmalıyız.
Burada temel olarak kabul etmemiz gereken birinci gerçek aklımızın veya zihnimizin daima hoşlandığı hayallerin peşinden koştuğu gerçeğidir. Budizm felsefesine göre bir insana başkası zarar verebilir veya ondan nefret edebilir ancak  insanın yanlış şekilde yönettiği zihninin kendisine verdiği zarar en fazla olandır.
Özfarkındalığın tanımını kendi duygusal dünyamızı tanımak bizi harekete geçiren dürtülerimizden haberdar olmak, bu dürtülerin bizim ve çevremizdeki diğerlerinin davranışlarını nasıl şekillendirdiğinin farkına varmamızdır.
 Özfarkındalığımız geliştikçe  güçlü yönlerimizi daha iyi tanır ve  sınırlarımızı daha iyi belirleriz Doğru tercihler yapmaya başlarız. Düşüncelerimizin, inanç sistemimizin diğerlerinin değerlerine nasıl etki ettiğine dair fikrimiz  ve diğerlerinin bazı durumlarda kendilerini nasıl hissettiğine dair empatimiz gelişir.
Daha sonraki aşamada, duygularımızı daha net tanımaya başlarız. Duygularımızı kabartan yoğun patlamalar kişisel önyargılarımız ve tercihlerimizin ön plana geldiği durumlarda bunu algılar ve daha kontrollü oluruz. Başkalarından gelen geribildirimlere karşı olumsuz bile olsalar savunmaya geçmeden dinlemeyi ve değerlendirebilmeyi başarırız.
Bir sonraki aşamada ise, duygularımızın hareketlerimize olan etkisini daha iyi kavrayarak onları kontrol etmeye başlarız öyle ki, bize karşı olan en zorlayıcı etki karşısında bile soğukkanlı kalabilir hatta gülerek karşılayabiliriz.
Son olarak, duygularımızı yönetebiliriz. Zorluklarla karşılaşma durumunda olumlu ve pozitif kalabilmeyi becerebilir stres düzeyimizi mantığımla ayarlayabilmeyi başarırız. En güzeli ise artık ne zaman ve hangi durumda güçsüz düştüğümüzü ve yardım istememiz gerektiğini artık biliyoruzdur.