26 Şubat 2012 Pazar

ÖZ FARKINDALIĞIN FARKINDA OLMAK

Önceki yazımda öz farkındalıktan ve gelişiminden bahsetmişdim. Bugün özfarkındalığının farkında olan insanların özelliklerine değinmek istiyorum:

·         Özfarkındalığının farkında olan insan kendini tanıma yolunda yol almaya başlamıştır kendine saygı ve sevgiyle yaklaşır.

·         Başkalarından gelen geribildirimleri tehdit olarak değil fırsat olarak algılar. Eleştirilere açıktır.

·         Kendi önceliklerinin yanında diğerlerinin de önceliklerini görür ve gözetir.

·         Takım çalışmalarında dengeleyici ve değer katıcıdır. Kendisinde eksik olanları tamamlayabilmek için rahatça yardım isteyebilir.

·         Diğerlerinin üzerindeki negatif etkiyi en aza indirebilmek için duyguları yönetebilir.

·         Özfarkındalığının farkında olduğu için farklılıklara saygı göstermeyi bilir. Kendi doğrularını başkasına empoze etmek istemez. ( Aslında bu konularda biraz derinleşenler, çok net görürler ki doğrular mutlak olmalıdır bağıl değil!)
  • Özfarkındalık sağlam bir kişilikle de pekişiyorsa, dinlemeyi söyleme tercih eder ama ne zaman nerede nasıl konuşması gerektiğini de çok iyi seçer. Egolarını yönetebilirler

22 Şubat 2012 Çarşamba

EĞİTİM ŞART AMA...



Erzurum Emniyet Müdürlüğü’nün düzenlemiş olduğu “Huzur” toplantısında bir ilköğretim müdürünün  “Teknoloji ilerledi, vatana millete  zararlı olacak çocuklar yürümeden gen haritalarıyla tespit edilip, yok edilsin sözünü ciddi olarak söylediğini gazetede okuyunca tüylerim ürperdi… Bir öğretmen, çocuklarımızı emanet ettiğimiz bir eğitimci, hem de okul müdürü nasıl söyler bu sözü! diye düşündüm. Sonra aklıma Erich Fried’in o güzel şiiri geldi orijinal hali ve Türkçe tercümesini sizlerle paylaşmak istedim.


Die Maßnahmen
Die Faulen werden geschlachtet, die Welt wird fleißig.                                             
Die Häßlichen werden geschlachtet, die Welt wird schön.                            
Die Narren werden geschlachtet. die Welt
wird weise.                                                      
Die Kranken werden geschlachtet, die Welt wird gesund. 
Die Alten werden geschlachtet, die Welt wird jung.                                                
Die Traurigen werden geschlachtet, die Welt wird lustig.                                      
Die Feinde werden geschlachtet, die Welt wird freundlich                                        
Die Bösen werden geschlachtet, die Welt wird gut.

ÖÖÖÖÖnlemler

Tembeller kesilir, dünya çalışkan olur

Çirkinler kesilir, dünya güzel olur
Deliler kesilir, dünya bilge olur

Hastalar kesilir, dünya sağlıklı olur

Yaşlılar kesilir, dünya genç olur

Mutsuzlar kesilir, dünya eğlenceli olur

Düşmanlar kesilir, dünya dost olur
Kötüler kesilir, dünya iyi olur

Bu şiir sanırım müdür bey gibi düşünenler için yazılmış ama gözden kaçan çok şey var…Bir önceki yazımızda zıtlıklar dünyasında yaşadığımızı belirtmiş idim. Dünyamız algılarımızdan ibaret ama algılarımız çoğu zaman yanılsamalarımız olabiliyor! Biz küçük dünyamızda bunu bazen göremiyoruz. Yukarıdaki şiirin tüm cümlelerinde istenenler yerine getirilse herhalde dünyamızda insan kalmaz. Veya müdür beyin dediği testlerle insanları kategorize etsek ve çocuk katliamlarına yol açsak hangi vicdan bunu kabullenebilecek !
Gelelim iş dünyamıza bazen eğitimi her şeyin önüne koyan İKcı arkadaşlar çoğu zaman CV’de gördükleri saygın üniversitelerden gelen mezunlara sebepsiz öncelik verebiliyorlar düşünsenize yukarıdaki müdürün eğitiminde  8 yıl zorunlu eğitim almış bir çocuk, tohumları lineer ve saplantılı düşüncelerle dolu bir zihin ama Harvard’dan veya LSE’den master derecesi ODTÜ veya Boğaziçi’nden birincilik diploması var…Olur mu bal gibi olabilir çünkü eğitim farklı bir konu…Diplomalar bizim kim olduğumuzu değil hangi yollardan geçtiğimizi gösterir. Adını saydığım üniversitelerden mezun insanlar bu diplomalarla standartları belirli bir düzeyin üzerindeki zorluklarla baş edebilme ve disiplinli bir çalışma düzeni ile bu olulardan mezun olduklarını kanıtlarlar ama CV denen kağıt parçası üzerinde kendilerinin düşünce sistematiğinin sınırlarını gözlemleyemeyiz. Kişilik testleri bir nebze olsun yangına su serpse de, esas gözlem uzun vadede değişik durumlardaki davranışları, kişiliği, öz farkındalık seviyeleri  ve öz bilincin gözlemlenmesiyle bence gerçekleşebilir.

17 Şubat 2012 Cuma

ZITLIKLAR DÜNYASI


Son zamanlarda dikkat ediyor musunuz çok ilginç tartışmalar yaşanıyor. Bir profesör çıkıyor “-Kolesterol  ilaçları damar sistemine daha çok zarar veriyor.” diyor diğer tarafta başka bir profesör  kalp cerrahı “-Bu ilaçları verdiğimiz hastalar eğer kullanmazlarsa sonucu çok ağır olur.” diyor. Bir yanda bilim adamları küresel ısınmadan bahsederken iki hafta önce İngiliz bilim insanları dünya buzul çağına girebilir kışlar bakın tüm dünyada daha sert geçmeye başladı cinsinden bir açıklama yapıyorlar. Sütün kemik gelişimini desteklediği  ve kemik erimesini önlediğine inanılırken,  bir kısım bilim insanı da süt yerine yoğurt, kefir tüketin daha faydalı diyor. Daha az  süt tüketen Hindistan ve Çin’deki kemik erime vakalarının daha az olduğunu  kanıt olarak gösteriyorlar.
Gördüğünüz gibi zıtlıklar dünyasında yaşıyoruz, öyle ki, bu zıtlıklar iş dünyasını da etkiliyor. Örneğin teknolojinin yoğun kullanımı bazen, çalışanların, yaptıkları işle alakası olmayan sitelerde  dolaşmasına ve gün içinde  işgücü kaybına sebep olabiliyor. Bir çalışan "Şu an meşgulüm" diye iş arkadaşının kendisinden işle alakalı bir talebini yapmayı erteleyip facebook veya twitterda faaliyet gösterebiliyor. “Başka işim var diyerek” işi yapmaya müsaitken, iş yapmama zıtlığı veya “teknoloji işleri daha hızlı hale getiriyor çünkü iletişimi hızlandırıyor” tezine  karşı insanı da ayartıyor başka gereksiz mecralarda sanal gezintiye zorluyor zıtlığı…
BT birimi bazı ayarlar çeksin, çalışanlarımız bu tür sitelere erişemesinler! Peki de hangi siteler olacak bunlar ve kim karar verecek hadi karar verdik yasakladık şirket bilgisayarlarından ulaşamıyoruz peki akıllı cep telefonlarını da kapıdan girişte mi toplayacağız…
Kimimiz evdeki saksısında sardunya bile yetiştirmekten aciz, ama Farmville’de rekora koşuyor kendini profesyonel çiftçi falan sanıyor! Sanal yaşamlar sürerek normal hayatı (işte çalışma evlenme çocuk sahibi olma vs gibi aktiviteleri) sanal ortamda oyunlarla yaşayan bir sürü insan var. Buna karşın üniversite öğrencisi ödevi için evinin mutfağında kısıtlı imkanlarla hazırladığı dönem ödevi ile Hollywood’un ilgisini çekebiliyor hatta görsel efekt süpervizörü Paul Franklin’e twitterdan ulaşıp kariyerini mezun olmadan yönlendirebiliyor. (Batman jeneriği çalışmasından dolayı Doğan Can Gündoğdu’yu buradan kutluyorum) Alın size twitterda iki zıtlık örneği….
Aslında internet bize sınırsız bir özgürlük sağlıyor tıpkı gerçek hayat gibi… Kimimiz bazı yerlerde gereksiz ama tekrarlı işlere bağlanıp kalıyoruz kimimiz bir amaç için onu kullanıyoruz kimimiz ise “just do it” felsefesi ile ortaya bazı işler çıkarıyor ve kariyerini bile yönlendirebiliyor. Niyet ve amaç burada da her şeyin başı gibi görünüyor.

10 Şubat 2012 Cuma

ÖZ FARKINDALIK

Geçen yıl  Ben Kimim, Neyim isimli yazımdan sonra, bir çok kişinin google da bu kelimelerle aratıp bu yazıya ulaştığını görmek beni şaşırtmıştı. İnsan niye bir arama motoruna “Ben kimim?” diye yazsın!
Üniversiteden yeni mezun olmaya adaylara ve halen kendini tanıyamamış olanlara önerebileceğim bir egzersiz var. Beyaz  tertemiz bir A-4 kağıt alın sakin bir köşeye çekilin ve bu kağıda güçlü zayıf geliştirmek istediğiniz yönlerinizi yazın ve bunların  üstesinden nasıl gelebileceğinizi düşünün ve 10 yıl sonra kendinizi ne yapıyor olarak gördüğünüze dair hayallerinizi yazın…. Şüphesiz bu çalışmanın ardında özfarkındalık bilinci yatıyor. Hayatta başkasından kopya çekemeyeceğiniz tek sınav kendi yaşam sınavımızdır. Demek ki önce kendimizle tanışmalıyız.
Burada temel olarak kabul etmemiz gereken birinci gerçek aklımızın veya zihnimizin daima hoşlandığı hayallerin peşinden koştuğu gerçeğidir. Budizm felsefesine göre bir insana başkası zarar verebilir veya ondan nefret edebilir ancak  insanın yanlış şekilde yönettiği zihninin kendisine verdiği zarar en fazla olandır.
Özfarkındalığın tanımını kendi duygusal dünyamızı tanımak bizi harekete geçiren dürtülerimizden haberdar olmak, bu dürtülerin bizim ve çevremizdeki diğerlerinin davranışlarını nasıl şekillendirdiğinin farkına varmamızdır.
 Özfarkındalığımız geliştikçe  güçlü yönlerimizi daha iyi tanır ve  sınırlarımızı daha iyi belirleriz Doğru tercihler yapmaya başlarız. Düşüncelerimizin, inanç sistemimizin diğerlerinin değerlerine nasıl etki ettiğine dair fikrimiz  ve diğerlerinin bazı durumlarda kendilerini nasıl hissettiğine dair empatimiz gelişir.
Daha sonraki aşamada, duygularımızı daha net tanımaya başlarız. Duygularımızı kabartan yoğun patlamalar kişisel önyargılarımız ve tercihlerimizin ön plana geldiği durumlarda bunu algılar ve daha kontrollü oluruz. Başkalarından gelen geribildirimlere karşı olumsuz bile olsalar savunmaya geçmeden dinlemeyi ve değerlendirebilmeyi başarırız.
Bir sonraki aşamada ise, duygularımızın hareketlerimize olan etkisini daha iyi kavrayarak onları kontrol etmeye başlarız öyle ki, bize karşı olan en zorlayıcı etki karşısında bile soğukkanlı kalabilir hatta gülerek karşılayabiliriz.
Son olarak, duygularımızı yönetebiliriz. Zorluklarla karşılaşma durumunda olumlu ve pozitif kalabilmeyi becerebilir stres düzeyimizi mantığımla ayarlayabilmeyi başarırız. En güzeli ise artık ne zaman ve hangi durumda güçsüz düştüğümüzü ve yardım istememiz gerektiğini artık biliyoruzdur.